Site icon Ercan Koçlar

KANUNLARIN RUHU ÜZERİNE – Montesquieu

kanunlarin-ruhu-uzerine-montesquieu

kanunlarin-ruhu-uzerine-montesquieu

Cumhuriyet

Kanunların Ruhu Üzerine – MONTESQUIEU Bu kitap tam bir baş yapıt dünyayı ve Türkiye’yi anlamak istiyorsanız ve hatta ufuklunuzu genişletmek istiyorsanız mutlaka ama mutlaka okuyun. Bu kitaba harcanan zaman asla boşa değildir her kelimesi altın kadar değerli bir kitaptır. Bence her vatandaşın hatta dünyada ki her insanın okuması gerekli.

Hayatımı değiştiren kitaplardan bir tanesi ve çok önemli bir kitap. Türkiye’de yaşayan herkes mutlaka okumalı çünkü Türkiye’yi anlamak için bu kitabı okumalıyız o zaman öyle iyi anlayacaksınız ki evrenin sırlarına vakıf olsanız ancak bu kadar kendinizi aydınlanmış hissedeceksiniz.

Kitap 2 bölümden oluşuyor, ilk bölüm baskıcı rejim, monarşi ve cumhuriyeti kıyaslıyor ortaya bir olay sunuyor ve bu üç yönetim şeklinde bunun nasıl olacağını yorumluyor bunun dışında, hangi yönetim hangi devlet ve ülke şekline uygun bunu çok iyi bir şekilde irdeliyor, bunu anlayınca Atatürk’ün laf olsun yada moda diye cumhuriyet yönetimini Türkiye için en uygun yönetim olarak seçmediğini çok net anlıyorsunuz.

Diğer bölümde ise kanunlar nasıl olması gerektiğinden bahsediyor, kanunlar cezalandırıcı mı olmalı yoksa ceza önleyici mi gibi soruları irdeliyor ve öyle analizler yapıyor ki sizin ufkunuzu açıyor.

Ayrıca belirtmekte fayda var Montesquieu bir yargıç(hakim) dir. Yani kanunlar hakkında yazdıkları uçuk ütopya fikirler değildir. Kendisi Fransız aydınlanmasının önde gelen düşünürlerinden olduğu gibi Atatürk’ün de fikirlerinde etkisi büyüktür.

Kitap ile ilgili olarak ben İş Bankası yayınlarından aldım 939 sayfa dediğim gibi mükemmel bir kitap . Bir kaç yerinden alıntı yaparak sizinle paylaşacağım, bunlar ilk anda dikkatimi çeken yerler yoksa kitabın tamamını buraya yazmam gerekir her satırı her kelimesi ve cümlesi altın değerinde bundan emin olabilirsiniz.


Baskıcı yönetimlerde eğitiminde köle zihniyetli olması gerekir. “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder. ” işte bu sözler durduk yere söylenmemiş.

Mükemmel bir çıkarım.

Hiç kimse aynı zamanda köle olmadan tiran olamaz.

Diktatör kelimesine aslında yazar pek katılmıyor,  “İstibdat”  yani zorba kelimesini anladığım kadar ile daha çok tercih ediyor çünkü diktatör ün Roma’da bir mevki olduğundan nereden çıktığından uzunca bahsediyor.

Bu bölüm zorbaların özelliklerini belirtiyor okuyunca çok tanıdık gelecek, eğitimi çürüt, ahlakı çürüt, ekonomiyi çürüt bu kaos ortamında istediğin gibi at koştur. Yani bir nevi suyu bulandırma sistemi

Herkes kendi derdine düşerse, zorba istediği gibi her istediğini yaptırabilir kabul ettirebilir.

Zaten sürekli olarak Roma’dan örneklerle konuyu zenginleştirmektedir.


Zorbalar hayatımızın her alanında özellikle iş alanında oldukça fazladır. Zorba korku ile hareket eder onun için itaat önemlidir, yağcılık ve dalkavukluk en muteber sıfatlardır onun için zekanın, dürüstlüğün önemi yoktur !

Daha nasıl bir açıklama yapılabilir ki. Günümüzü nasıl da özetlemiş.

Fakat burada dikkat çekmek istediğim konu şu bu sadece devlete ve devlet yönetenlere ait değil tüm yönetenlere ait bir durum.

Örnek olarak özel şirketler gibi , Türkiye’de özel şirketlerde bu durumda, kimse bilgili, erdemli çalışan istemez hep gayri ahlaki işler peşinde koşarlar asla işverenle bir konuda tartışamazsınız, size izin vermez aksine üzerinizde sürekli işten çıkarma korkusu yaratır.

Maalesef zorbalık ülkemizin her yönetim kademesinde mevcuttur!


Cumhuriyet, fazileti ahlakiyeye müstenit bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.” Evet cumhuriyetin temeli ahlaktır. Fuhuştan başka fikri ve zikri olmayan, hayatları resmen bir ahlaksızlık abidesi olan insandan cumhuriyetçi olamayacağı gibi bu insanlardan müteşekkil bir toplulukta cumhuriyet yönetimine sahip olamaz. Kısacası AHLAKSIZLARIN CUMHURİYETİ OLAMAZ ! 

İşte geldik kitabın can damarına evet arkadaşlar Cumhuriyetin temeline geldik en temeline çekirdeğine. Evet Atatürk’ün de dediği gibi cumhuriyetin temeli ahlaktır. Fakat ahlakın temeli nedir ?

Okuduğununuz da, asıl gerçeklerin günlük popüler anlayış ve fikirlere ne kadar zıt olduğunu göreceksiniz. (Turuncu boyalı yerin devamında yazanları da okuyun lütfen !)

Evet cumhuriyet sandığınız gibi bir yönetim değil. Lüks yok, ahlaksızlık yok, sadece erdem var ahlak var terbiye var !
Ahlakın temeli de lüksün o toplumda bulunmamasıdır. Nerede lüks var ise orada ahlaksızlık var demektir.

Toplumun ahlaksızlığından rahatsız olanlar her gün öldürülen kadın haberlerini, cinayetleri, fuhuş, kumar, eş değiştiren ahlaksızları, daha reşit olmadan çocuk aldıran kız haberlerini ve dahi çocuklarını, eşlerini satan aşağılık ve tiksinç yaratıkları izleyip midesi bulananlar işte sizin silahlarınızı çevirmeniz gereken şeytanı söylüyorum, bu ne o ülke, ne şu siyasetçi, nede şu fikir değildir. Sizin gerçek düşmanınız “LÜKS” tür !


Roma Cumhuriyetinde kadınları denetleyen ayrı bir hakim bulunurdu !

Yazar, “Cumhuriyet = Ahlak” demekten başka bir şey söylemiyor bunun da temelinin kadın ahlakı olduğunu vurguluyor. Öyle ki Roma da kadınların çalışmasının yasak olmasından ve Roma yasalarına göre kadının tek görevinin “ Cumhuriyete faydalı çocuk yetiştirmek ” (günümüz feminazilerinin ev kadınını aşağıladığını hatırlatırım!) olduğunu söylerken yine Roma da 3 çocuk yapanların tüm vergilerden muaf olduğundan bahsediyor. :)

Daha da ileri giderek Roma Cumhuriyetin de bir yerde ahlaksızlık yaşanırsa bunu yapanlar tutuklanıp “Cumhuriyete komplo kurmak” suçundan yargılanıyor diğer yandan fuhuş yasak, fahişelerin alınlarına kızgın demirlerle damga basılıyor ki erkekler onlarla evlenmesinler. Bir adım daha gidiyorum, Roma Cumhuriyetinde evlilik dışı çocuk doğuranların çocukları doğar doğmaz boğuluyor ve o kadın ülkeden atılıyor. Evet öyle “hapta atarım çocukta aldırırım” diyerek sonra 29 Ekimde profile Atatürk resmi koyar, her türlü pisliğimi bununla örterim zihniyeti ile cumhuriyetçi değil bilakis cumhuriyet zararlısı ve hatta düşmanı olunabilir.

Evet sözde cumhuriyetçiler görüyorum ki saçlarınız dimdik olmuş :) . Ahlaksızlıklarınıza kılıf yaptığınız cumhuriyet aslında hiç te sandığınız gibi çıkmadı.

Kitap bu ve buna benzer bir çok çarpıcı örnek, olay ve irdeleme ile dolu, okudukça şaşırıyorsunuz.

Daha önce ki kitap tanıtımında dediğim gibi, ortada et yığını gibi dolaşanlar, evlilik dışı yaşayıp ahlaksızlığı hayat amacı edinmiş olanlar , içki ile cumhuriyet bayramı kutlayanlar , evlilik kurumunu ve bekareti yok edenler, ev kadınlığını ve çocuk büyütmeyi aşağılayanlar, bunlar ve bunlar gibiler işte cumhuriyetimizin irili ufaklı düşmanlarıdır.

Sonuç kısmına gelirken en çarpıcı kısmı sonra bıraktım. Bir yerde yazar cumhuriyetin baş düşmanından bahsediyor tamam ahlaksızlık var ama bu ahlaksızlığın da kaynağı neresi yani Cumhuriyetin baş düşmanı kimdir ?

Aşağıyı okuduğunuzda şaşırdığınızı tahmin ediyorum… (aşağıda ki cümle bire bir yazara aittir. Bunun sebebini de artık kitabı okuduğunuz zaman anlayacaksınız )

Cumhuriyetin baş düşmanı  ELİTLER  dir !


kitap yurdu
roket
Exit mobile version